Kemik ve Yumuşak Dokuda Tümör Benzeri - Dokunulmaması Gereken (Don't Touch) Lezyonlar

Bu lezyonların çoğu gerçek manada tümör değil tümör benzeri oluşumlardır. Fakat tanısından emin olunamadığı ya da iyi ifade edilmediği durumlarda hasta da korku ve endişeye neden olabilirler. Ayrıca gereksiz ek tetkikler ve hatta müdahaleler yapılabilir. Bu lezyonlardan bazılar literatürde ‘’Don’t Touch’’ yani dokunulmaması gereken lezyonlar olarak da adlandırılmaktadır.

Kemik ve Yumuşak Dokuda Tümör Benzeri - Dokunulmaması Gereken (Don't Touch) Lezyonlar

 

Kemik ya da yumuşak doku da yerleşebilirler ve başlıca travmaya bağlı ya da travma olmaksızın saptanan lezyonlar olarak iki gruba ayırabiliriz.

  • Travmaya bağlı olanlar: Yetmezlik/stres kırıkları, avulsiyon kırıkları, hematom, heterotopik ossifikasyon(Myositis ossifikans) dur. Yetmezlik, stres ya da avulsiyon kırıklarının ayırıcı tanısını tomografi ile yapabiliriz. Travma sonrası gelişen hematomun mutlaka tümörden ayırıcı tanısı yapılmalı.
  • Metabolik kaynaklı: Hiperparatroidi hastalarında gördüğümüz Brown tümör, Kemik enfarktı ve Paget hastalığıdır.
  • Enfeksiyon kaynaklı: Osteomiyelit
  • Kemikte yerleşen: Basit kemik kisti, Anevrizmal kemik kisti, Fibröz displazi, Nonossfiye fibroma (fibröz kortikal defekt) ve kemik adacığı (Enostosis, Osteopoikilozis, Melorheostozis) lezyonlarıdır.
  • Eklemde yerleşen: Sinovyal kondromatozis ve Kostokondritis
  • Yumuşak doku da yerleşen: Ganglion kisti, Hemanjiom/Vasküler malformasyon, Morton nöroma, Nodüler fasiit, Ksantom

 

Bu lezyonlardan bazıları sadece takip edilirken diğerleri cerrahi tedavi edilir.

  1. Sadece izlenmesi önerilen: Kemik adacığı, Kemik enfarktı, Kostokondritis
  2. Alt da yatan nedenlerin tedavi edilmesi gereken: Brown tümör (Hiperparatroidi), Ksantom (Hiperlipidemi)
  3. Hastaya özgü (lezyonun yerleşim yerine, büyüklüğüne ve şikayete göre vs) cerrahi tedaviye karar verilen: Basit kemik kisti, Fibröz displazi, Nonossifiye fibroma, Ganglion kisti, Hemanjiom, Nodüler fassit, Morton nöroma, Paget hastalığı
  4. Direk cerrahi tedavi önerilen: Anevrizmal kemik kisti, Osteomiyelit

 

Travmaya Bağlı

  1. Heterotopik Ossifikasyon (Myozitis Ossifikasyon): Genellikle travma sonrası büyük kas grupları içinde gelişir. Reaktif bir lezyondur. Erkeklerde ve 15-35 yaş arası sıktır. Hastalar genellikle şişlik ve ağrı ile başvurur. Özellikle ekleme yakın yerleşimlilerde hareket kısıtlılığı gelişebilir. En sık uyluk ve kolda ortaya çıkar. Sıklıkla kas içi yerleşir fakat nadiren kemik yüzeyinde ortaya çıkabilir. Direk grafi de başlangıçta (travma sonrası ilk iki hafta da ödem) bulgu saptanamayabilir fakat ilerleyen zamanlarda (üçüncü ve dördüncü haftadan sonra) tipik görüntü (yumurta kabuğu görünümü: periferden başlayıp merkeze doğru ilerleyen kemikleşme) ortaya çıkar. Tomografi ile bu tipik görüntü daha erken zamanda ve daha net bir şekilde ortaya konabilir. MR da özellikle ilk zamanlarda mevcut olan yaygın ödem nedeniyle tanı atlanabilir ya da yanlış tanı konulabilir. Sintigrafi ile lezyonun aktivitesi ortaya konabilir. Özellikle cerrahi eksizyon planlanan hastalarda lezyonun aktivitesinin bitip stabil hale gelmesinin beklenmesi önerilir. Ayrıca kanda Alkalen fosfotaz (ALP) değeri bu aktivasyon ile ilişkilendirilmiştir. Tanı da hastanın travma hikayesinin sorgulanmalıdır. Özellikle kötü huylu kemik tümörü olan Osteosarkomdan ayırıcı tanısının yapılması son derece önemlidir. Heterotopik ossifikasyonda ağrı zamanla azalırken Osteosarkomda artar. Heterotopik ossifikasyonda kemik korteksi sağlamken Osteosarkomda yıkım görünür. Bunun için şüpheli durumlarda biyopsi yapılabilir. Tedavide öncelikle ağrı ve şişliğe (ödeme) yönelik ilaç (NSAİ) ve buz tatbiki uygulanmalı. Ağrı ve ödem geriledikten sonra hareket kısıtlılığı ve güç kaybı için fizik tedavi uygulanabilir. Çok nadiren cerrahi eksizyon uygulanabilir. Cerrahi eksizyon için lezyonun olgunlaşması (travma sonrası 6-12 ay) beklenmesi önerilir.
  1. Kortikal desmoid: Sıklıkla adelosan dönemde uyluk kemiğinin alt arka kısmında görünen zamanla kendini sınırlayan reaktif fibröz dokudur. İki taraflı olabilir. Direk grafide tipik görüntü (sklerotik taban üzerinde düzensiz sınırlı korteks harabiyeti) ile tanı konabilir. Ek tetkik ya da biyopsi önerilmez. Tedavi de takip yeterlidir.

 

Metabolik Kaynaklı

  1. Brown tümör (Osteitis fibroza kistika) : Hiper paratroidi hastalarında kemik yıkımına bağlı gelişen litik lezyonlardır. Genellikle eklem çevresine yerleşirler. Yaygın kemik zayıflığı eşlik edebilir. Özellikle böbrek yetmezliği olan (paratroid hiperplazisine neden olur) ya da paratroid adenomu olan hastalarda karşılaşmaktayız. Hastaların kan tahlilinde kalsiyum (CA), alkalen fosfotas (ALP) ve parathormon (PTH) seviyeleri yüksek, fosfat (P) seviyesi düşüktür. Lezyon genellikle eklem çevresine yerleşir. Teki ya da çoklu olabilir. Tanı da şüphe varsa biyopsi uygulanabilir. Hiperparatroide neden olan etkenin tedavisi ile lezyonda iyileşme elde edilir. Bu iyileşme 3-6 ay arasında başlayıp iki yıla kadar uzayabilir. Kırık riskine neden olan büyük lezyonlarda cerrahi tedavi (küretaj, greft ya da sement ve fiksasyon) uygulanabilir.
  1. Paget hastalığı: Metabolik kemik hastalığı olup nedeni tam olarak bilinmemektedir. Kemik yapımı ve yıkımı dengesizliği vardır. Bunun sonucunda kötü huylu tümöre benzer görüntü, kemiklerde şekil bozukluğu ve gelişebilir. Omurga da kanal darlığına bağlı sinir sıkışma bulguları (ağrı, uyuşma, güçsüzlük vs) Genellikle 40 yaş sonrası ortaya çıkar. Tekli ya da çoklu (erkeklerde prostat kanseri metastazı ile karışabilir) olabilir. Kanda alkalen fosfataz (ALP), idrarda pyridinolin seviyeleri ile hastalığın aktivitesi takip edilebilir. Tanıyı kesinleştirmek için biyopsi uygulanabilir. Çoğu hasta sadece takip edilir. Tedavide kemik yıkımını baskılamak için bifosfonat grubu ilaçlar uygulanabilir. Omurga da kanal darlığı, kemikler de ciddi şekil bozukluğu ve kırık gelişmesi durumunda cerrahi tedavi uygulanabilir. Çok çok nadiren (%1) kötü huya dönüşüm gösterebilir.
  1. Kemik enfarktı: Sıklıkla herhangi bir nedenle kortizon (steroid) tedavisi alan hastalarda görmekteyiz. Ayrıca orak hücreli anemi hastalarında ve dalgıçlarda ortaya çıkabilmektedir. Genellikle eklem (sıklıkla diz) çevresinde yerleşir. Direk grafi de litik lezyonlar (ilerleyen zamanlarda sklerotik hal alır) vardır. Kontrastlı MR da lezyon çevresinde kontrast tutulumu gözlenir. Ayırıcı tanı açısından sintigrafi çekilebilir. Sintigrafi de aktivite yoktur. Şüpheli durumlarda yapılan biyopside nekrotik kemik iliği hücrelerinde mineralizasyon tespit edilir. Kemik enfarktı zemininde gelişmiş kötü huylu tümör vakaları bildirilmekle birlikte çok çok nadirdir.

 

Enfeksiyon Kaynaklı

  1. Osteomiyelit: Kemik enfeksiyonudur. Çok farklı mikrobik etkenlere (bakteri, tüberküloz, mantar, kist hidatik vs) bağlı gelişebilir. Sıklıkla travma (özellikle kemiğe ulaşan açık yaralar) ya da ameliyat (protez vs) sonrası ortaya çıkar. Bazen de vucüdun herhangi bir yerinde ki enfeksiyonun kan ile kemiğe yerleşmesi sonrası gelişir. Laboratuar (sedim, CRP, WBC, prokalsitonin vs) ve radyolojik inceleme (röntgen ve kontrastlı MR) sonrası yapılacak kültür ve biyopsi ile tanı kesinleştirilir. Ayırıcı tanıda mutlaka Ewing sarkom göz ününe alınmalıdır. Tedavide enfeksiyonun cerrahi olarak temizlenmesi ve uzun süre uygun antibiyotik kullanımı uygulanır. Çok dirençli vakalarda kemiğin efeksiyonlu kısmı tamamen çıkarılıp oluşan boşluk farklı yöntemler (eksternal fiksatör, vaskülerize fibula, allogreft vs) ile yeniden yapılandırılır. Çok uzun süre osteomiyelit tanısı olan hastalarda nadir de olsa özellikle akıntı alanında kötü huylu tümör gelişme riski vardır.

 

Kemikte Yerleşen

  1. Basit kemik kisti (BKK): Genellikle çocuk ve genç yaşta görünür. Tümör değildir. Nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte birçok görüş bildirilmiştir. Erkeklerde iki kat daha sık saptanır. En sık omuz, kalça ve topuk kemiğinde yerleşir. Çoğu zaman şikayete neden olmaz ve tesadüfen saptanır. Büyük kistler ağrıya neden olabilir. Mevcut kistin kemiği zayıflatmasına bağlı olarak hasta kırık ile başvurabilir. Özellikle büyüme plağı etkilendiğinde kemikte kısalık ve şekil bozukluğuna neden olabilir. Bazı olgularda kırık gelişimi sonrası kist de bir miktar iyileşme görünebilir. Röntgen en temel görüntüleme yöntemidir ve birçok vaka da tanı koydurucudur. Röntgende düşen yaprak görüntüsü tipiktir. Korteks de incelme ve genişleme vardır. Korteks iç yüzünde septalar görülebilir. Genelde tek lobuledir. Kırık gelişmiş ise kallus dokusu görünebilir. Şüpheli durumlarda ayırıcı tanı için MR çekilebilir. Ayırıcı tanıda anevrizmal kemik kisti (multilokule görünüm ve sıvı sıvı seviyesi vs), fibröz displazi (buzlu cam görünümü) ve telenjektatik osteosarkom (agresif lezyon ve yumuşak doku kompenenti) göz önüne alınır. Tanı için biyopsi nadiren uygulanır. Özellikle agresif kistlerde malignite şüphesi var ise biyopsi uygulanabilir. Şikayeti ve kırık riski olmayan küçük kistler takip edilebilir. Röntgen takiplerinde kist zamanla kemiğin uç kısmından orta bölgesine doğru ilerler. Özellikle ağrı şikayeti olan ve kırık riski olan büyük kistlere cerrahi tedavi uygulanır. Kistin yerleşim yeri ve büyüklüğüne göre kırık sonrası tedaviye karar verilebilir. Kol kemiğinde kırık geliştiğinde alçı ya da sargı ile kırık kaynaması elde edildikten sonra takip edilebilirken, kalça kemiğinde kırık geliştiğinde direk ameliyat edilebilir. Cerrahi tedavide kist içine steroid, kemik iliği ya da dekalsifiye kemik matriks enjeksiyonu, kistin temizlenip kemik grefti ile doldurulması, kemiğin içine ya da dışına implant yerleştirilmesi gibi uygulamalar yapılmaktadır. Ameliyat sonrası %25 cıvarında tekrarlama riski vardır. Tedavi sonrası kistin iyileşmesi takip edilmelidir.
  1. Fibröz Displazi: Benign intramedüller fibroosseoz hamartamatöz lezyondur. Primitif kemiğin, matür lameller kemiğe dönüşüm defektidir. Displastik fibröz doku içinde immatür kemik trabekülaları vardır ve burada mineralizasyonun oluşmaz. Bu yapı mekanik strese dayanıksızdır. Bu nedenle mikrokırıklara ve şekil buzukluklarına neden olur. Sonuç: Kemik yıkımında artış, displastik bir kemik doku ve mineralize olmamış matriks oluşumu gelişir. Vakaların çoğu asemptomatik olduğu için gerçek insidansı ve prevelansı bilinmemektedir. Bununla birlikte iyi huylu kemik lezyonlarının %5-7’sini oluşturur. Her yaş da görülebilse de en sık hayatın ilk 3 dekatında tespit edilir. En sık uzun kemiklerde (femur, humerus ve tibia) saptanır. Monostatik dediğimiz tek lezyon, poliostatik dediğimiz birden çok lezyon ve diğer endokrin hastalıkların eşlik ettiği sendromlar olmak üzere üç farklı şekilde karşımıza çıkabilir. %70-80 dolayında tek lezyon şeklinde olup genellikle semptom vermezler ve farklı nedenle yapılan görüntüleme yöntemlerinde tespit edilirler. Monostatik tipler iskelet büyümesi tamamlandığında durur hat da bir miktar gerileyebilir. Ağrı genelde nadirdir ve sıklıkla displastik kemikte gelişen stres kırıklarından kaynaklanır. Kadın hastalarda özellikle gebelikte ve menstrual siklusun belli dönemlerinde artış gösterebilir. Artmış östrojen reseptör sayısı bu durumdan sorumlu tutulmuştur. Poliostatik tipte bir çok kemik tutulumu vardır ve genellikle vucüdun tek bir tarafı etkilenmiştir. Adelosan dönemde hızlı büyür ve iskelet matürasyonu tamamlandıktan sonra da büyümeye devam edebilir. Bu hastalarda deformite/şekil bozukluğu gelişme ve patolojik kırık riski yüksektir. En sık deformiteler proksimal femurda çoban asası ve papağan gagası deformitesi, skolyoz, tibianın anteriora eğilmesi (Saber shin) ve protrüzyo asetabulidir. McCune- Albright sendromu: poliostatik tip fibröz displazi, endokrin bozukluklar (puberte prekoks, hipertroidizm, hiperparatroidizm) ve cilt (Cafe au Lait) lekeleri birlikte görülür. Kadınlarda daha sık. Mazabraud sendromu: poliostatik tip fibröz displaz ile  kas içi myomlar mevcuttur. Kemikte genişleme olup kemik yapısı bozulmuştur. (Buzlu cam manzarası). Sınırları düzenlidir. Korteks de incelme eşlik edebilir. Periost resksiyonu genelde görünmez. Çoklu tutulumu saptamak için kemik sintigrafisinden faydalanmaktayız. Sintigrafi ya da PET-CT benign malign ayrımında bize net bilgi vermez. Tomografide kemik yıkımı daha net ortaya konur. MR özellikle ayırıcı tanıda bize yardımcıdır. Malign tümöre dönüşme riski oldukça düşüktür (%0.4-4) ve radyoterapi majör risk faktörüdür. Mazabraud sendromunda bu risk daha yüksektir. Kesin tanı için nadiren biyopsi gereklidir. Ayırıcı tanıda Basit kemik kisti, Nonossifiye fibrom, Osteofibröz displazi, Adamantinoma, Paget Hastalığı, Anevrizmal kemik kisti ve Dev hücreli tümör göz önüne alınmalıdır. Tedavi: Şekil bozukluğu ve kırık riski yoksa lezyonun ilerlemesini değerlendirmek için hastalar takip edilmelidir. Medikal tedavide bifosfanat gurubu ilaçları sıklıkla kullanmaktayız. Bu ilaçlar ile kemik ağrısında ve kemik döngüsünün biyokimyasal belirteçlerinde (Alkalen fosfataz, idrar hidroksiprolin) azalma, kemik mineral yoğunluğunda artış ve radyolojik iyileşme elde edilebilir. D vitamini ve kalsiyum takviyesi ek olarak önerilmektedir. Deformite düzeltici osteotomiler ve kırık riski olan olgulara koruyucu stabilizasyon cerrahisi uygulanır. Küretaj, greftleme ve fiksasyon uygulanabilir. Basit küretaj ve otojen kanselloz greft uygulanımı sonrası nüks yüksektir. Bu nedenle kortikal allogreft tercih edilmektedir.
  2. Nonossfiye fibroma (Fibröz kortikal defekt): İyi huylu kemik lezyonudur. İlk 20 yaşta ve erkeklerde daha sık. Genel olarak klinik belirti vermez ve sıklıkla tesadüfen saptanır. Ağrının en sık nedeni mikro kırıklardır. Röntgende sınırları belirgin yuvarlak/ovalimsi lezyonlardır. Genellikle 1-3 cm boyutundadır ve uzunlukları genişliklerinden fazladır. Kemiğin dış kısmına yakın yerleşir. Tomografi gizli kırıklar ve kemik çapına göre tutulum miktarını belirlemede kullanılabilir. MR nadiren gereklidir. Yumuşak doku kompenenti eşlik etmez. Çocuk büyüdükçe özellikle iskelet büyümesi tamamlandıktan sonra sklerotik odak haline gelerek kendilerini sınırlarlar. Uzun kemiklerin uç kısımları olmak üzere en çok diz çevresinde yerleşir. Sıklıkla tekli yerleşim. Çoklu Nonossifiye fibroma (Jaffe-Campanacci sendromu): Cilt lekeleri (Café au lait), zeka geriliği, hormonal bozukluklar ve göz ve kalp sorunları. Tanı için klinik ve radyolojik değerlendirme yeterlidir. Biopsi nadiren gerekir. Tedavi genellikle gerekmez. Ancak; yerleştiği kemiğin çapının %50-70’inden fazla, 5 cm’den büyük lezyonlarda kırık riski açısından küretaj, greftleme yapılabilir. Patolojik kırık gelişiminde lezyonun yerleştiği bölge ve çapı ile kırığın durumuna göre konservatif ya da cerrahi tedavi uygulanabilir.
  1. Kemik adacığı (Enostosis): Genellikle insidental (tesadüfü) olarak başka nedenle çekilmiş röntgende saptanır. Herhangi bir şikayete neden olmaz. En sık pelvis, femur ve omurga kemiği olmak üzere çok farklı kemikte ortaya çıkabilir. Her yaş da ve her iki cins de ortaya çıkabilir. Röntgende düzgün sınırlıdır. MR da lezyon etrafında ödem görülmez. Tekli ya da çoklu olabilir. Nedeni tam olarak bilinmemektedir. Laboratuar tetkiklerinde özellik yoktur. Tanıda şüpheli durumlarda özellikle prostat kanseri metastazı gibi kötü huylu tümörlerden ayırıcı tanısı yapılmalı. Şikayete neden olmadığı için sadece takibi yeterlidir. Farklı sayı ve boyutta karşımıza çıkan formları vardır. Bunlar:
  1. Osteopoikilozis (osteopatia kondensans disseminata, benekli kemik hastalığı) de farklı kemiklerde (genellikle eklem evresinde) yaygın çoklu küçük (3-5 mm) kemik adacıklarıdır. Otozomal dominant (Ailesel geçiş) olabileceği gibi sporadik (sadece kendisinde) de olabilir. Çocukluk çağında semptomatik (eklemde ağrı ve hareket kısıtlılığı) olabilir. Ağrı farklı nedenlere (lezyon bölgesinde lokal kemik metabolizma artışı, sklerotik lezyonların eklem kapsülünü irrite etmesi ve lezyon bölgelerindeki venöz staza bağlı kemik içi basınç artışı) bağlı gelişebilir. Kemiklerde şekil bozukluğuna (deformite) neden olmazlar. Konservatif takip edilirler.
  1. Melorheostozis (Leri hastalığı) genellikle uzun kemiklerde ve el ya da ayağın tarak kemiklerinde saptanır. Nadiren omurga da tespit edilebilir. Genellikle tek lezyon şeklindedir. Röntgen de tipik akmış mum eriği görüntüsü vardır. Sintigrafi de artmış tutulum görülebilir. Kemiklerde deformiteye neden olabilirler ve bu durumda cerrahi tedavi uygulanabilir.

 

Eklemde Yerleşen

  1. Sinovyal Kondromatozis: Eklem, bursa ve tendon kılıflarında sinovyal proliferasyona eşlik eden kartilaj ya da osteokartilaj metaplazidir. Sıklıkla 30-50 yaş arsı erkeklerde saptanır. Hastalığın üç önemi vardır. Erken dönem: sinovyal kondrometaplazi vardır, serbest cisimler (loose body) yoktur. Ara dönem: Aktif sinovyal hipertrofi ve serbest cisimler, Geç dönem: serbest cisimler var fakat sinovyal hipertrofi yok. Sıklıkla diz, kalça, omuz ve dirsek ekleminde ortaya çıkar. Hastalar sıklıkla ağrı, şişlik ve hareket kısıtlılığı ile hekime başvurur. Röntgende serbest cisimler görünebilir fakat özellikle kalça ekleminde tomografi ile lezyonlar daha net (sayı, boyut, yerleşim yeri vs) olarak ortaya konur. Uzun süreli hikayesi olan hastalarda kıkırdak harabiyetine bağlı eklemde kireçlenme (artroz) görünebilir. Tanı için çoğu zaman klinik muayene ve radyolojik değerlendirme yeterlidir. Şüpheli vakalarda ayırıcı tanı (sinovyal kondrosarkom vs) için biyopsi yapılabilir. Tedavi de serbest isimlerin artroskopik (özellikle diz anterior kesiminde yerleşmiş lezyonlar) ya da açık cerrahi ile çıkarılır. Eş zamanlı hipertrofiye snovya dokusu temizlenebilir. Eşlik eden eklem harabiyeti ciddi boyutta ise ve hastanın gündelik aktivitelerine engel oluyor ise eş zamanlı protez çerrahisi uygulanabilir.
  2. Kostokondritis (Tietze sendromu): Kaburganın sternum (iman tahtası) ile yaptığı eklem bölgesinde gelişen ağrılı, inflamatuar (mikropsuz iltihap) kondral hipertrofi (kıkırdak hücre artışı) dir. Genellikle tek eklem etkilenir ve kendini zamanla (aylarca sürebilir) sınırlandırır. Hastalar ağrı ve şişlik ile hekime başvurur. Kalp krizi ile karışabilir ve ayırıcı tanısı yapılmalıdır. Ayrıca romatolojik hastalıklara (romatoid artrit, ankilozan spondilit vs) eşlik edebilir. Genellikle 40 yaş altı ve yüksek aktiviteli iş/spor yapan hastalarda ortaya çıkar. Fizik muayenede eklem bölgesinde şişlik ve hassasiyet saptanır. Röntgende eklemde harabiyet tespit edilebilir. MR da kıkırdak kalınlaşması ve kıkırdak altındaki kemikte ödem tespit edilir. Tedavide aktivite kısıtlaması, buz tatbiki ve ağrı kesici ilaçlar (NSAİ) verilir. Yeterli olmadığı olgularda eklem bölgesine lokal anestezi ve steroid kombinasyonu enjekte edilebilir.

 

Yumuşak Dokuda Yerşleşen

  1. Ganglion kisti (Mukoz kist): Çok sık görülür. Genellikle el bileğinde, ayak üst kısmında ve diz eklemi çevresinde (perimeniskeal kist) yerleşir. Nadir olarak sinir kılıflarının çevresinde yerleşir ve sinir bası bulgularına (uyuşma, karıncalanma, güçsüzlük vs) neden olabilir. Ayrıca kemik içinde (intraosseoz) ve yıpranan eklemlere yakın (dejeneratif kist/sunkondral-sinovyal kist/Geode) yerleşebilirler. Radyolojik olarak düzgün sınırlıdır ve içi berrak sıvı ile doludur. Tanı için çoğu zaman klinik muayene ve radyolojik inceleme yeterlidir fakat şüpheli durumlarda ayırıcı tanı (sinovyal sarkom vs) için biyopsi yapılarak tanı kesinleştirilmelidir. Çoğu olgu sadece takip edilir. Şikayete neden olan ganglion kistleri konservatif (bandaj, bileklik, travmadan koruma, ağrı kesici hap ve kremler vs) takip edilebilir ya da bu uygulamalar yeterli olmuyorsa ejektör ile boşaltılıp içine steroid uygulaması yapılabilir. Tekrarlayan vakalarda kistin tek parça halinde çıkarılması önerilir. Kemik içi yerleşen olgularda kırık riski varsa cerrahi olarak temizlenip mevcut boşluk greft ya da kemik çimentosu ile doldurulabilir. Dejeneratif kiste yönelik cerrahi tedavi uygulanmaz.
  2. Hemanjiom/Venöz Malformasyon: Damar kaynaklı iyi huylu lezyondur. Sıklıkla 30 yaş altında saptanırlar. Kadınlarda daha sıktır. Genellikle bir kas dokusu içinde yer alır fakat nadir de olsa el ve ayakta tendonlar arasında yayılabilir. Bazen de eklem ve kemik içinde yerleşebilirler. Alt ekstremite de biraz daha sık görülebilir. Genellikle şikayete neden olmazlar ve tesadüfen saptanırlar fakat aktivite sonrası ağrı gelişebilir. Hastalar boyutu değişen şişlik şikayeti ile hekime başvurabilir. Özellikle hormonal değişiklik döneminde, ergenlikte ve gebelikte boyut artabilir. Travma sonrası semptomlarda artış görünebilir. Direk grafide kalsifikasyon görülebilir. Anjiografi ve Doppler USG ile damarlanma ve akım daha net ortaya konabilir. MR asıl tanı koydurucudur. Kapiller hemanjiomlar genellikle konservatif (ağrı kesici, bandaj vs) takip edilir. Kavernöz hemanjiomlar genellikle cerrahi tedavi edilirler. Ameliyat sonrası tekrarlama riski yüksek (%15-50) olduğundan geniş/temiz sınırlar ile çıkarılması önerilmektedir. Cerrahi tedavinin sakatlık bırakabileceği hastalarda tekrarlayan (2-3 ay aralıklar) embolizasyon uygulanımı bir yüksek başarı elde edebiliriz.
  1. Nodüler fasiit: Özellikle gençlerde görünen fibroblast hücrelerinin tümöral olmayan çoğalmasıdır. Kendini sınırlayan reaktif lezyondur. Bununla birlikte hızlı büyüyüp ağrılı olabilir. Genellikle tek lezyon şeklindedir ve kolda cilt altında yerleşir. Radyolojik (heterojen) ve patolojik olarak (hiperselüler ve artmış mitotik aktivite) kötü huylu tümör (yumuşak doku sarkomu) ile karışabilir. Tedavide kitlenin tek parça halinde çıkarılması yeterlidir.
  2. Morton nöroma: Morton nöroma tümör değildir. Ayak parmakları arasındaki sinirlerin sıkışmasına bağlı gelişen fibrozis ya da kompresyon nöropatisi olarak da adlandırabiliriz. Genellikle tek taraflıdır. En sık 30-60 yaş kadınlarda ayak uç kısmında 2-3 ve 3-4. parmaklar arasında ortaya çıkarlar. Uzun süreli yüksek topuklu ve dar uçlu ayakkabı giyinimi, sert zeminde sıçrama hareketleri, ayak ve parmak deformitesi/şekil bozukluğu bir diğer risk faktörüdür. Hastalar yanıcı ve batıcı ağrı ile hekime başvururlar. Uyuşma ve karıncalanma eşlik edebilir. Bu şikayetler ayağın diğer kısımlarına yansıyabilir. Araç kullanımı ile şikayetler artabilir. Ayakkabı çıkarılması ve masaj ile rahatlama elde edilebilir. Fizik muayenede lezyon bölgesine bası ve parmakların sıkıştırılması ile ağrının arttığı tespit edilebilir. Bu hastalarda tanı klinik değerlendirme, fizik muayene ve MR ile konulabilir. Ameliyatsız tedavide öncelikle uygun ayakkabı (geniş taraklı ve topuksuz) ve yumuşak tabanlık kullanımı, ilaç tedavisi ve lezyon bölgesine tekrarlayan enjeksiyon (steroid+lokal anestezik) uygulanabilir. Cerrahi tedavide sıklıkla intermetatarsal ligaman kesilerek sinir rahatlatılır ve sinirin kalınlaşmış bölgesi çıkartılır.
  1. Ksantom: Yağ (lipid) metabolizması bozuklukları nedeniyle cilt altında yağ birikimi nedeniyle oluşan kitlelerdir. Muayenede ağrısız ve yumuşak kitle tespit edilir. Aşil tendonunda yerleşmesi tipiktir. Tedavi de alt da yatan metabolizma bozukluğu düzeltilmelidir. Çok nadiren kitle eksizyonu uygulanabilir.

 


MSO

Blog Yazılarımız

İletişim Bilgileri

Adres

Teşvikiye Mah. Hakkı Yeten Cad.
Doğu İş Merkezi , No:15 Kat:7
Şişli, İstanbul
34365

Bir "TIK" Yakındayız

Please publish modules in offcanvas position.